29 Ekim

“Dünya malına sahip olup da kardeşini ihtiyaç içinde gördüğü halde ondan
şefkatini esirgeyen kişide Tanrının sevgisi olabilir mi?” (1.Yuhanna 3:17)

Tıp alanındaki çevrelerde kanser için bulunmuş olan bir tedavi yönteminin var olması ve buna rağmen bu tedavi yönteminin dünyadaki kanser hastaları ile paylaşılmaması düşünülemez. Böyle bir tedavi yöntemini bu hastalardan esirgemek, çok sinsi ve insanlıktan uzak bir sevgi yoksunluğunun belirtisi olurdu.

Elçi Yuhanna buna benzer bir örneği ruhsal alan için işlemiştir. Ağzı ile imanlı olduğunu ikrar eden ve oldukça büyük bir varlık biriktirmiş bir kişiyi ele alalım. Yaşamı kolay, lüks ve refah içindedir. Çevresinde ise büyük bir ruhsal açlık çeken ve fiziksel ihtiyaca sahip olan bir dünya mevcuttur. Dünyada var olan milyonlarca kişi, Müjdeyi hiçbir zaman duymamıştır. Karanlık içinde, batıl ihtiyaçlara sahip olarak ve umutsuzluk çekerek yaşarlar. Bu kişilerin çoğu kıtlık, savaş ve doğal afetler nedeni ile acı çekmektedirler. Varlıklı kişinin tüm bu ihtiyaçlardan haberi yoktur. Oysa bu kişi, hıçkırıklar içinde acı çeken bu kişilerin iniltilerini susturabilecek durumdadır. Eğer ister ise onlara yardım edebilir, ama o parasını elinde tutmayı tercih eder.

Yuhanna işte bu noktada bombasını patlatır. Şu soruyu sorar:

“Böyle bir kişide Tanrının sevgisi nasıl var olabilir?”

Buradaki soru, elbette böyle bir kişide Tanrının sevgisinin var olmadığını ima eder. Ve eğer bu kişide Tanrının sevgisi yok ise, o zaman bu kişinin gerçek bir imanlı olduğu konusunda kuşku duymak için geçerli neden mevcuttur.

Bu, çok ciddi bir konudur. Günümüzde kilise insanın zenginliğini yüceltir, böyle bir kişiyi yaşlı önderler heyetine atar ve gelen ziyaretçilere onu över. Duygular,

“zengin Hıristiyanlar görmek iyidir”

düşüncesini üstün tutar. Ama Yuhanna şu soruyu sorar:

“Eğer bir kişi gerçek bir Hıristiyan ise, çevresinde pek çok insan açlıktan ölür iken, nasıl olur da elindeki fazla parayı onlardan esirger?”

Bana öyle geliyor ki, bu ayet bizi iki eylemden birine yönlendirmeye zorlar. Bir yandan Yuhanna’nın sözlerindeki bu basit anlamı reddedebilir, vicdanın sesini susturabilir ve böyle bir mesajı vaaz etme cüretini gösteren kişiyi yargılayabiliriz. Ya da öte yandan, Yuhanna’nın bu sözlerini alçakgönüllülük ile kabul edebilir ve varlığımızı kardeşimizin ihtiyacını karşılamak için kullanabilir ve Tanrının ve insanın önünde huzursuzluk barındırmayan bir vicdana sahip olabiliriz. Her şeyin Rabbin işine gidebilmesi için alçakgönüllü bir yaşam tarzı ile tatmin olan imanlı, Tanrı ile ve ihtiyaç içindeki kardeşi ile esenlik içinde yaşayabilir.