Elçilerin Bölüm 16 | ||
16:1,2 Pavlus, DERBE ve LİSTRA’YA geri döndüğünde, kırlangıçların tahıl ambarına üşüşmesi gibi anılar da ona akın etti. Listra’daki taşlanma anısı, belki oraya geri dönüp dönmeme konusunda kuşkular oluşturmuştur. Ancak elçi, bu bölgede Tanrı’nın halkı olduğunu biliyordu ve kişisel güvenlik düşüncesi onu Listra’ya gitmekten vazgeçiremezdi. Daha önce bahsedilmiş olduğu gibi Timoteos, Pavlus’un Listra’ya (görünüşe göre Timoteos’un ülkesi) ilk ziyareti sırasında, elçinin hizmeti aracılığıyla Rab İsa’ya gelmiş olabilir. Timoteos’un büyükannesi Lois’le, annesi Evniki Yahudi imanlılardı (2Ti.1:5). Babası Grek’ti ve bu sırada ölmüş olabilir. Listra ve Konya’daki kardeşlerden Timoteos’un İsa Mesih imanında geliştiğini duymak Pavlus’un yüreğini sevinçle doldurdu. Pavlus onu müjde yayma yolculuğuna katılması için davet etti. İlk elçiler ikişer kişi olarak çalışırken aynı zamanda yanlarına İsa Mesih hizmetinin uygulamalı eğitimi için, genç kardeşleri de (Markos ve Timoteos), aldıklarını fark etmek yararlı olur. Bu gençler için Müjde’yi yayma girişiminde böylesine tecrübeli kişilerle çalışmak ne büyük bir ayrıcalıktı. 16:3 Pavlus ayrılmadan önce Timoteos’u sünnet ettirdi. Daha önce Titus’un sünnet ettirilmesini ısrarla reddetmiş olan Pavlus (Gal.2:1-5), bunu neden yaptı? Bunun yanıtı basitçe şudur: Titus’un durumunda sorun, İsa Mesih öğretişinin önemiydi; oysa burada esas sorun bu değildi. Sahte öğreticiler, Titus gibi saf kan diğer uluslardan olan birinin kurtulmak için sünnet olması gerektiğini üsteliyorlardı. Bu düşünceyi Mesih’in kurtarışındaki yeterliliğin reddi olarak algılayan Pavlus, buna izin veremezdi. Buradaki durum ise tamamen farklıydı. O bölgedeki halk Timoteos’un annesinden ötürü Yahudi olduğunu biliyordu. Pavlus, Silas ve Timoteos müjdeyi yaymak için gönderiliyorlardı. Yahudilerle sık sık temasları olacaktı. Bu Yahudiler, Timoteos’un sünnetsiz olduğunu öğrenirlerse, dinlemeyi kabul etmeyebilirlerdi; oysa sünnetli olursa bu konuda gücenmelerine sebep olacak durum ortadan kalkardı. Bu ahlaki açıdan tamamen önemsiz bir konu olup öğretiş açısından da hiç önemi olmadığından Pavlus, Timoteos’tan Yahudi geleneğine uymasını istedi. Bazılarını kurtarmak için herkesle her şey oldu (1Ko.9:19-23). Pavlus’un, Timoteos’u –Müjde’yi duyurabilmek amacıyla– Yahudilerden dinleyici kazanma amacıyla sünnet ettirmiş olduğu yorumu, şu sözlerle belirtilmektedir. Yahudiler yüzünden onu sünnet ettirdi. Çünkü hepsi, babasının Grek olduğunu biliyordu. 16:4-5 Üç müjde yayıcısı Laodikya’da kent kent dolaşırken, Yeruşalimdeki elçilerle ihtiyarların almış olduğu kararları topluluklara ilettiler. Bu kararlar kısaca şöyleydi.
Bu kişilerin hizmetleri sonucunda, toplulukların Mesih’e olan imanları güçleniyor ve sayıları günden güne artıyordu. 16:6-8 Bu ayetler, elçilerin müjdeyi yayma stratejilerini yöneten ve yönlendirenin Kutsal Ruh olduğunu göstermesi açısındançok önemlidir. Elçiler, FRİKYA VE GALATYA’daki toplulukları yeniden ziyaret ettikten sonra Anadolu’nun batısında olan Asya iline gitmeyi düşünmüşlerdi, ama Kutsal Ruh buna engel oldu. Neden engel olduğu anlatılmıyor; bazıları tanrısal plana göre bu bölgenin Petrus’a ayrılmış olabileceğini ileri sürmüşlerdir (1Pe.1:1). Büyük olasılıkla kuzeybatıdaki Misya bölgesine geldiler. Burası aslında Asya iline dahildi, ama herhalde orada Tanrı’nın sözünü duyurmadılar. Daha sonra Karadeniz’in kuzeydoğusundaki Bitinya bölgesine geçmeye çalıştıkları zaman, Ruh onlara yine izin vermedi. Böylece doğrudan, batıda bir kıyı kenti olan TROAS’a gittiler. Müjde yayıcıları oradan Ege Denizi’nin karşısındaki Avrupa’nın eşiği olan Yunanistan’ı görebilirlerdi. Ryrie şöyle yazar:
16:9 Pavlus geceleyin bir görümde MAKEDONYALI bir adamın, kendisini Makedonya’ya geçerek yardım etmesi için çağırdığını gördü. Makedonya, Troas’ın batısında, Yunanistan’ın kuzey kısmındaydı. Bilerek ya da bilmeyerek, Makedonya (ve tüm Avrupa!) Rab’bin kurtuluş lütfuna ihtiyaç duyuyordu. Rab, hizmetkârlarının müjdeyi Avrupa’ya taşımaları için Asya’daki kapıları kapatıyordu. Stalker bunu şöyle açıklar:
16:10 Burada, kişi zamirinin o’dan biz’e geçmesi önemli bir değişikliktir. Genel olarak Elçilerin İşleri’nin yazarı Luka’nın, bu tarihlerde Pavlus, Silas ve Timoteos’a katıldığına inanılır. Bundan sonraki olayları bir görgü tanığı olarak kaydeder. TANRISAL REHBERLİK ÜZERİNE ARASÖZİlk inanlılar topluluğu yeryüzünde etkin bir şekilde çalışmak için gökteki Başın rehberliğine bağımlıydı. Ama Rab İsa isteğini hizmetçilerine nasıl bildirmişti? Göğe çıkmadan önce, “Yeruşalim’de, tüm Yahudiye ve Samiriye’de ve dünyanın dört bir bucağında benim tanıklarım olacaksınız” (Elçilerin İşleri 1:8) diyerek genel stratejisini onlara anlatmıştı. Göğe çıkışından sonra isteğini onlara birkaç şekilde bildirdi. Yahuda’nın yerine geçeni seçmek için (1:15-26) Petrus’la diğer öğrencileri yönlendiren Eski Antlaşma’nın Kutsal Yazıları oldu (Mezmurlar 69:25). Rab en azından beş durumda, insanları görümler aracılığıyla yönlendirdi: Hananya (9:10-16); Kornelius (10:3); Petrus (10:10,11,17); Pavlus (iki defa 16:9,10; 18:9). İki defa peygamberler aracılığıyla yönlendirdi (11:27-30; 21:10-12). Diğer zamanlar imanlılar olaylarla yönlendirildiler. Örneğin baskıdan dolayı dağıldılar ya da kovuldular (8:1-4; 11:19; 13:50,51; 14:5,6). Yargıçlar Pavlus’la Silas’ın Filipi’den ayrılmalarını rica ettiler (16:39,40). Daha sonra Pavlus Yeruşalim’den Sezariye’ye yetkililer tarafından götürüldü (23:33). Pavlus Sezar’a baş vurmakla Roma’ya yolculuğunu saptamış oldu (25:11) ve daha sonraki gemi kazası yolculuğun zamanını ve düzenini etkiledi (27:41; 28:1). Yönlendirme bazen diğer imanlıların öğüdü ve girişimi aracılığıyla oldu. Yeruşalim’deki topluluk, Barnaba’yı Antakya’ya gönderdi (11:22). Hagavos, bir kıtlığın olacağını peygamberlik ederek bildirdi ve bu, Antakya’daki topluluğu Yahudiye’deki kutsallara yardım göndermesi için harekete geçirdi (11:27-30). Antakya’daki kardeşler, Pavlus’la Barnaba’yı Yeruşalim’e gönderdiler (15:2). Yahuda ile Silas, Yeruşalim’deki inanlılar topluluğu tarafından Barnaba ve Pavlus’la gönderildi (15:25-27). Kardeşler, Pavlus’la Silas’ı İkinci Müjde Yayma Yolculuğuna çıkarken Rab’bin lütfuna emanet ettiler (15:40). Pavlus Listra’dan ayrıldığı zaman Timoteos’u yanında götürdü (16:3). Selanik’teki kardeşler, Pavlus’la Silas’ı şiddet korkusundan dolayı Veriya’ya gönderdiler (17:10). Veriya’daki kardeşleri de aynı nedenden dolayı Pavlus’u yolladılar (17:14,15). Sonunda Pavlus, Timoteos’la Erastus’u Makedonya’ya gönderdi (19:22). Yukarıdaki yönlendirme yöntemlerine ek olarak, insanların doğrudan tanrısal isteğin iletişimini almış oldukları birkaç durum vardır. Rab’bin bir meleği, Filipus’u Etiyopyalı bir hadıma gönderdi (8:26). Antakya’daki peygamberlerle öğreticiler oruç tutup dua ederlerken Kutsal Ruh onlarla konuştu (13:1,2). Kutsal Ruh Pavlus’la Timoteos’un Asya’da Tanrı’nın sözünü duyurmalarını engelledi (16:6). Daha sonra Bitinya’ya gitmeye çalıştılarsa da Ruh yine onların gitmesine izin vermedi (16:7). Özetlemek gerekirse, ilk imanlılar şöyle yönlendirildiler:
16:11,12 Troas’tan kuzeybatıya doğru denize açılan Mesih’in yorulmak bilmez elçileri, önce bir geceliğine SEMADİREK adasına demir attılar. Ertesi gün Troas’tan 192 kilometre uzaktaki NEAPOLİS limanının bulunduğu anakaraya ulaştılar, daha sonra da bir Roma yerleşim merkezi ve Makedonya’nın o bölgedeki en önemli kenti olan FİLİPİ’ye geçtiler. 16:13-15 Herhalde Filipi’de hiç havra yoktu, ama Pavlus’la beraberindekiler bazı Yahudilerin Sebt gününde kentin dışındaki ırmak kıyısında toplandıklarını duydular. Oraya varınca Lidya adında bir kadının da aralarında bulunduğu bir grup kadını dua ederken gördüler. Lidya’nın Yahudiliği seçmiş olması mümkündür. Lidya, aslında Batı Anadolu’nun Tiyatira kentinden olup, mora boyanmış kumaş ticareti yaptığı Filipi’ye taşınmıştı. Tiyatira boyalarıyla meşhurdu. Tanrı’nın sözüne açık olan yalnızca kulakları değildi, yüreği de açıktı. Rab İsa’yı kabul ettikten sonra ev halkıyla birlikte vaftiz oldu. Tabii ev halkı da vaftiz olmadan önce Rab İsa’yı kabul etmişlerdi. Lidya’nın evli olduğuna dair hiçbir bilgi yok; ev halkı hizmetçilerden oluşmuş olabilir. Lidya iyi işlerle kurtulmadı, iyi işler yapsın diye kurtuldu. İmanının gerçekliğini, evini Pavlus, Silas, Luka ve Timoteos’a açarak kanıtladı. 16:16-18 Başka bir gün Pavlus’la beraberindekiler dua yerine giderlerken, falcılık ruhuna tutsak bir köle kızla karşılaştılar. Cine tutsak olduğundan geleceği önceden söyleyebiliyor ve diğer şaşırtıcı açıklamalarda bulunabiliyordu. Bu şekilde efendilerine bir hayli kazanç sağlamıştı. İsa Mesih’in müjde yayıcılarıyla karşılaştığında günlerce onların arkasına takıldı ve, “Bu adamlar yüce Tanrı’nın kullarıdır, size kurtuluş yolunu bildiriyorlar!” diye bağırıp durdu. Söyledikleri gerçekti, ama Pavlus bunu zaten bildiğinden cinlerin tanıklığına gereksinimi yoktu. Hem de bu tutsak kızın acıklı durumundan dolayı kederlendi. Bundan dolayı İsa Mesih’in güçlü adıyla cinin kızın içinden çıkmasını emretti. Kız hemen bu korkunç boyunduruktan özgür kılındı ve aklı başında bir kişi oldu. MUCİZELER ÜZERİNE ARASÖZElçilerin İşleri kitabı boyunca mucizelerden söz edilmiştir. Aşağıda bazı önemli mucizeler sıralanmıştır:
Bunlara ek olarak, elçilerin birçok harikalar ve mucizeler yaptıkları söylenir (2:43); İstefanos halk arasında büyük harikalar ve belirtiler (mucizeler) yarattı (6:8); Filipus mucizeler ve doğaüstü belirtiler yaptı (8:6,13); Barnaba’yla Pavlus mucizeler ve harikalar yaptılar (15:12) ve Tanrı, Pavlus’un eliyle mucizeler yarattı (19:11). Elçilerin İşleri’ni incelerken doğal olarak, “Bugün aynı mucizeleri beklemeli miyiz?” sorusu ortaya çıkacaktır. Bu sorunun yanıtlanmasında kaçınılması gereken iki aşırı uç vardır. Birincisi İsa Mesih dün, bugün ve sonsuza dek aynı olduğundan ilk inanlılar topluluğunda görülen mucizeleri bugün de görmemiz gerektiği düşüncesidir. Diğeri ise mucizelerin yalnızca inanlılar topluluğunun ilk günleri olduğu için gerçekleştiği, bugün bunları aramaya hiç hakkımızın olmadığı düşüncesidir. İsa Mesih’in dün, bugün ve sonsuza dek aynı olduğu (İbraniler 13:8) gerçektir. Ama bu tanrısal yöntemlerin asla değişmeyeceği anlamına gelmez. Örneğin, Tanrı’nın Mısır’da kullandığı belalar hiç tekrar edilmemiştir. Oysa gücü aynıdır. Hâlâ her çeşit mucizeyi yapabilir. Ama bu O’nun her çağda aynı mucizeleri yapması gerektiği anlamına gelmez. O, sonsuz sayıda çeşitlilikler üreten bir Tanrı’dır. Öte yandan mucizeleri, sadece ilk inanlılar topluluğu çağında geçerli olduğu düşüncesiyle göz ardı etmemeliyiz. Mucizeleri belli dönemlerin özelliği olarak kabul edip, fiziksel bedenlerimizin ötesine geçemeyen sıradan ve rahat bir yaşam sürmek çok kolaydır. Yaşamlarımız doğaüstü güçle sürekli dolmalıdır. Olayların harika birleşiminde daima Tanrı’nın elini görmeliyiz. O’nun yönlendirmesini mucizevi ve gizemli bir şekilde yaşamalıyız. Yaşamlarımızda muhtemelliğin ötesinde olan olayları yaşamalıyız. Tanrı’nın bağlantıları kurduğunun, kapıları açtığının, Kendisine karşı olanları alt ettiğinin farkına varabilmeliyiz. Hizmetimiz doğaüstü güçle desteklenmelidir. Dualarımıza direkt yanıtlar almalıyız. Yaşamlarımız diğer insanların yaşamlarını etkilediğinde, Tanrı için bir şeylerin oluştuğunu görmeliyiz. Ruhsal çöküntüler, ertelenmeler, kazalar, kayıplar ve sözde trajedilerde O’nun elini görmeliyiz. Olağanüstü kurtuluşlar yaşamalı ve doğal sınırımızın ötesinde olan güç, cesaret, esenlik ve bilgeliğin farkında olmalıyız. Yaşamlarımız sadece doğal düzeyde yaşanırsa, inanmayanlardan ne farkımız kalır? Tanrı’nın isteği, yaşamlarımızın doğaüstü olması, İsa Mesih’in yaşamının bizim aracılığımızla akması gerektiğidir. Bu olduğu zaman imkânsız olanlar eriyecek, kapılar açılacak ve gücün akışını hissedebileceğiz. O zaman Kutsal Ruhla dolacağız ve insanlar bize yaklaştıklarında Ruh’un kıvılcımlarını hissedecekler. 16:19-24 Kızın efendileri, artık cine tutsak olmamasına memnun olacaklarına kazanç umutlarının yok olmasına çok fena içerlediler. Bu nedenle Pavlus’la Silas’ı yargıçların (eski Roma hakimlerinin) önüne sürüklediler ve onlara karşı uydurma suçlamalar getirdiler. Esas olarak onları, Romalıların yaşam şeklini bozmaya çalışan baş belâsı Yahudiler olarak suçladılar. Halk toplu olarak saldırıya geçti ve yargıçlar, Pavlus’la Silas’ın giysilerini yırtıp sıyırarak değnekle dövülmeleri için buyruk verdiler. Müjde yayıcıları iyice dövüldükten sonra hapse atıldılar. Zindancıya da onları sıkı güvenlik altında tutmasını buyurdular. O da onları hapishanenin iç bölmesine atarak ve ayaklarını tomruğa vurarak buyruğu yerine getirdi. Bu metinde Şeytan’ın iki önemli yöntemini görürüz. İlk olarak, cine tutsak kızın tanıklığını, sahte dostluğunu denedi. Bu başarısızlığa uğrayınca, baskıya baş vurdu. Grant şöyle der: “Anlaşma ya da baskı. Seçenekler bunlardır: Sahte dostluk ya da açık savaş.” A.J. Pollock şu yorumu yapar:
16:25 Gece yarısına doğru, Pavlus’la Silas dua ediyor, Tanrı’yı ilahilerle yüceltiyorlardı. Sevinçleri tamamen dünyasal olaylardan bağımsızdı. İlahi söylemelerinin kaynağı gökseldi. Morgan şu itirafta bulunur:
16:26 Diğer tutuklular, onların dualarını ve Tanrı’yı yüceltişlerini dinlerlerken, alışılmamış bir depremle tutukevi sallandı. Tüm kapılar açıldı ve tomruklarla zincirler çözüldü, ama bina yıkılmadı. 16:27,28 Zindancı uyanıp da zindanın açık olduğunu görünce, tutukluların kaçmış olduklarını sandı. Ceza olarak yaşamını yitireceğini düşünüp intihar etmek için kılıcını çekti. Ama Pavlus, bunu yapmasına gerek olmadığını, çünkü hepsinin hâlâ orada olduğunu ve bunun nedenini açıklayacaklarını söyleyerek onu sakinleştirdi. 16:29,30 Zindancıyı şimdi yeni bir heyecan sardı. İşini ve belki de yaşamını yitirme korkusu, derin bir günah bilincine dönüşüverdi. Şimdi, günahlarının farkında olduğundan Tanrı’yla karşılaşmaktan korkuyordu. “Efendiler kurtulmak için ne yapmam gerek?” diye sordu. Bu soru, her gerçek tövbeden önce sorulmalıdır. İnsan kurtulmadan önce kaybolduğunu anlamış olmalıdır. Bir kişi yüreğinde, “Gerçekten Cehenneme gitmeyi hak ediyorum” demeden önce, ona nasıl kurtulacağını anlatmak zamansız olur. 16:31 Yeni Antlaşma’da yalnızca ikna olmuş günahkârlara Rab İsa Mesih’e iman etmeleri söylendi. Şimdi günahlarından dolayı perişan durumda olan zindancıya şu söylenmiştir: “Rab İsa’ya iman et, sen de ev halkın da kurtulursunuz.” Burada, kendisi Mesih’e iman ettiği takdirde ailesinin de hemen kurtulacağına dair hiçbir ima yoktur. Bu sözlerin anlamı, Rab İsa Mesih’e iman ederse kurtulacağı ve ev halkının da aynı şekilde kurtulacağıdır. “İman et… ve kurtul; ev halkın da aynısını yapsın.” Bugün birçok kişi, iman etmenin ne anlama geldiğini bilmekte zorluk çekiyormuş gibi görünüyor. Ne var ki bir günahkâr kaybolduğunda, çaresiz, umutsuz ve cehenneme mahkûm olduğunu anladığı zaman, kendisine Mesih’e Rab ve Kurtarıcı olarak iman etmesi söylendiğinde, bunun anlamını tam olarak kavrar. Artık yapabileceği tek şey yalnızca iman etmektir. 16:32-34 Pavlus’la Silas, ev halkına ders verdikten sonra zindancı, Rab’bi kabul edişinin gerçekliğini onların yaralarını yıkayarak ve geciktirmeden vaftiz olarak gösterdi. Hem de onları kendi evine götürerek karınlarını doyurdu. Tanrı’ya inanmış olmak, evdekilerin hepsini sevince boğmuştu. Vaftiz olan ev halkı arasında, bebek ya da küçük çocuk olduğuna dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Hepsi Tanrı’ya iman edecek yaştaydı. 16:35 Galiba geceleyin yargıçların yüreklerinde de bir değişim oldu ki, sabahleyin iki tutuklunun serbest bırakılması için görevlileri yolladılar. 16:36,37 Zindancı, Pavlus’a müjdeyi verince, elçi bu şekilde ayrılmayı reddetti. Silas ve Pavlus, doğuştan Yahudi olmalarına karşın, Roma vatandaşıydılar. Haksızca yargılanıp dövülmüşlerdi. Şimdi yargıçlar onların suçluymuşlar gibi onursuzca sıvışacaklarını nasıl düşünebilirlerdi? Olmaz böyle şey! Yargıçlar gelsin ve tutukluları çıkarsınlar. 16:38-40 Yargıçlar gelip özür dilediler! Pavlus’la Silas’ın daha fazla sıkıntıya neden olmadan kentten ayrılmalarını rica ettiler. Rab’bin hizmetçileri, Kral oğullarının asaletiyle zindandan çıktılar, ama kentten hemen ayrılmadılar. Önce Lidya’nın evine gittiler. Kardeşlerle görüşüp onları yüreklendirdiler. Ne harika bir şey! Teselli edilmesi gerekenler, diğerlerini yüreklendiriyordu. Filipi’deki görevlerini başarıyla bitirip oradan ayrıldılar. |
Kutsal Kitap
1 Pavlus, Derbe ve Listra’ya da uğradı. Listra’da Timoteos adında bir İsa öğrencisi vardı. Annesi imanlı bir Yahudi, babası ise Grek’ti*. |
1.Ryrie, Acts, ss.88,89.
2.James Stalker, Life of st. Paul, s.78.
3.A.J. Pollock, The Apostle Paul and His Missionary Labors, s.56.
4.G. Campbell Morgan, The Acts of tehe Apostles, ss.389,390.