Elçilerin Bölüm 5 | ||
5:1-4 Tanrı etkin bir şekilde çalışırken, Şeytan sahtekarlık yapmaya, baştan çıkarmaya ve tartışmaya hazırdır. Ancak, gerçek ruhsal gücün olduğu yerde, hile ve ikiyüzlülük hemen açığa çıkacaktır. Hananya ile Safira’nın, Barnaba ve diğerlerinin cömertliğinden etkilendikleri bellidir. Belki benzer bir iyilik eyleminde bulunarak insanların övgüsünü kazanmayı arzu ettiler, bundan dolayı da bir mülk sattılar ve gelirin bir kısmını elçilere verdiler. Günahları, bir kısmını verirken, tümünü verdiklerini açıklamalarıydı. Hiç kimse onlardan mülk satmalarını istememiştir. Onu sattıktan sonra paranın tümünü vermek zorunda da değillerdi, ama tam adanmış olmamalarına rağmen, tam adanmış gibi görünerek, içtenlikle davranmadılar. Petrus, Hananya’yı insanlara değil, Kutsal Ruh’a yalan söylemekle suçladı. Kutsal Ruh, Tanrı olduğundan, Kutsal Ruh’a yalan söylerken, Tanrı’ya yalan söylemiş oluyordu. 5:5,6 Hananya o anda yere yıkılıp öldü ve gömülmek üzere gençler tarafından dışarı taşındı. Bu, Tanrı’nın elinin ilk kiliseye ders veren ciddi bir eylemiydi. Bu, Hananya’nın kurtuluşu konusundaki sonsuz güvencesini hiç mi hiç etkilemez. Aksine Tanrı’nın, kilisesindeki ilk günahın ortaya çıkışına karşı duyduğu hoşnutsuzluğunu gösteriş biçimiydi. Richard Bewes, bir yorumcudan alıntı yaparak şunları söyledi: “Ya Hananya ya da Ruh gitmeliydi.” “İlk imanlı topluluğu öylesine saftı ki, bu tür bir yalan topluluğun içinde yaşayamazdı.” 5:7-11 Yaklaşık üç saat sonra, Safira göründüğünde, Petrus onu, kocasıyla işbirliği yapıp Rab’bin Ruhu’nu sınamakla suçladı. Ona, kocasının sonunu anlattı ve aynısının onun başına geleceğini de önceden bildirdi. Safira o anda düşüp öldü ve gömülmek için dışarı götürüldü. Petrus’un bu çifti yargılarken sahip olduğu güç, elçilere verilmiş özel mucizevi güçlere bir örnektir. Belki de, Rab’bin vaadinin –“Kimin günahlarını bağışlamazsanız, bağışlanmamış kalır” (Yu.20:23)– yerine gelmesiydi. Bu, daha sonra Pavlus’un suç işleyen bir imanlıyı, bedeninin yok olması için Şeytan’a teslim etme yetkisinde de görülür (1Ko.5:5). Bu gücün elçilerin zamanından sonra da devam ettiğine inanmak için bir neden yoktur. Bu iki ölüm olayını duyan herkesi ve tüm kiliseyi saran büyük korku duygusunu anlamak hiç de zor olmasa gerek. 5:12-16 Hananya ile Safira’nın ölümünden sonra elçiler, halk tarafından çevrilmiş olarak Süleyman’ın Eyvanında mucizeler yapmaya devam ettiler. Tanrı’nın varlığı ve gücü o kadar canlıydı ki, insanlar onlarla niyetlerinde ciddi olmadıkça beraber olmayı göze alamadılar ve aceleyle yapılmış iman açıklamalarında bulunamadılar. Buna rağmen halk, onlara büyük saygı duydu; birçokları, Rab İsa’da imanlılar olarak yerlerini aldılar. Halk, yoldan geçen Petrus’un gölgesi bazılarının üzerine düşsün diye hastalarını caddelere çıkartıp şilteler ve döşekler üzerine yatırır oldu. Herhangi bir kişi, elçilerin yaşamında gerçeklik ve güç olduğunu ve Tanrı’nın başkalarını onlar aracılığıyla bereketlediğini görebilirdi. Yeruşalim’in çevresinden hastalar ve kötü ruhlardan acı çekenler geldi, bunların hepsi iyileştirildi. İbraniler 2:4’ten açıkça anlaşılıyor ki, bu gibi mucizeler, Tanrı’nın, elçilerin hizmetine tanıklık etme amacını güdüyordu. Yeni Antlaşma’nın yazımının tamamlanmasıyla, bu tür belirtilere olan gereksinim genel olarak ortadan kalkmıştır. Günümüzde yapılan hastaları “iyileştirme toplantılarına” gelince, elçilere getirilen herkesin iyileştirildiğini bilmemiz yeterlidir. Aynı şey bugün şifacı diye geçinenler için söz konusu değildir. 5:17-20 Kutsal Ruh’un gerçek hizmeti her zaman Rab’bi kabul etmeye yönlendirirken aynı zamanda acı bir karşı çıkışa da yöneltir. Burada da aynı şey oldu. Başkâhin (herhalde Kayafa) ve Saduki arkadaşları İsa’nın öğrencilerine çok kızgındılar. Yalnızca kendilerine ait olduğunu düşündükleri dini önderlik vasıflarını tehdit edebilecek her türlü tehlikeye kızdılar ve özellikle tamamen yadsıdıkları bedenin dirilişiyle ilgili öğretişi hor gördüler. Elçilerle güç kullanmanın dışında baş edemediklerinden, onları yakalatıp hapse attırdılar. O gece, Rab’bin bir meleği elçileri zindandan çıkardı ve onlara tapınağa dönüp bu yeni yaşamla ilgili sözlerin hepsini halka duyurmalarını söyledi. Luka, meleğin mucizevi bir şekilde araya girmesini herhangi bir şaşkınlık ya da hayret ifadesi olmadan kaydeder. Elçilerin kendileri şok olmuşlarsa bile, anlatımda buna ilişkin bir işaret bulunmaz. Meleğin, İsa Mesih imanını bu yaşam olarak belirtmesi yerindedir. Yalnızca bir inanç ya da öğretişler dizisi değil, bir Yaşamdır: Rab İsa’nın diriliş yaşamı O’na güvenen herkese verildi. 5:21 Elçiler gün doğarken tapınakta ders veriyorlardı. Bu sırada başkâhin, Yüksek Kurul’la ve İsrail halkınıntüm ihtiyarlarıyla özel bir toplantı yaptı ve mahkûmların getirilmesini istediler. 5:22-25 Şaşkına dönen görevliler mahkemeye, tutukevindeki mahkûmların gidişlerinin dışında her şeyin yolunda olduğunu rapor etmek zorunda kaldılar! Kapılar sıkıca kilitliydi ve nöbetçilerin hepsi yerindeydi, ama tutuklular kayıptı. Gerçekten sıkıntı verici bir rapor! Tapınak koruyucularının komutanıyla başkâhinler, “Bu işin sonu nereye varacak?” diye düşünmeye başladılar. “Herkesçe ilgi gören bu hareket ne kadar ilerleyecek?” Soruları, bir habercinin kaçan mahkûmların eski yerlerinde, tapınakta halka ders veriyor olmalarını bildirmesiyle kesintiye uğradı! Biz de onların cesaretlerine hayran olmalıyız ve ne pahasına olursa olsun, inancımız için acı çekme konusunda ilk kilisenin kapasitesine yeniden ulaşmalıyız. 5:26 Görevliler, elçileri kurula getirirken hiç zor kullanmadılar. Halkın çoğu tarafından saygı duyulan İsa’nın izleyicilerine karşı zor kullandıkları takdirde halkın kendilerini taşlamasından korkuyorlardı. 5:27,28 Başkâhin sözcülük görevini yaptı. “Bu adı kullanarak ders vermeyin diye size kesin buyruk vermiştik.” Kasıtlı olarak Rab İsa Mesih’in adını kullanmaktan kaçındı. “Öğretinizi Yeruşalim kentinin her tarafına yaydınız.” Bu, elçilerin görevinin etkinliğine ilişkin ve istenmeden yapılmış bir övgüydü. “Bizi bu adamın kanını dökmekten sorumlu göstermek istiyorsunuz.” Ama Yahudi önderleri zaten bunu, “O’nun kanının sorumluluğu bizim ve çocuklarımızın üzerinde olsun” derken yapmışlardı (Mat.27:25). 5:29-32 Elçiler daha önceden, sözü cesaretle duyurmak için dua etmişlerdi. Şimdi Ruh’tan aldıkları cesaretle insanlardan çok, Tanrı’nın sözünü dinlemeleri gerektiğinde ısrar ediyorlardı. İsa’nın Tanrı tarafından diriltildiğini, İsrail’in O’nu çarmıha gererek öldürdüğünü, ama Tanrı’nın O’nu, Önder ve Kurtarıcı olarak kendi sağına yükselttiğini açıkça bildirdiler. Tanrı, İsrail’e tövbe ve günahlarından bağışlanma fırsatı vermeye bu kadar çok istekliydi. Elçiler son bir hamle olarak, kendilerinin ve Tanrı’nın kendi sözünü dinleyenlere verdiği Kutsal Ruh’la birlikte bu olaylara tanık olduklarını eklediler. Tanrı’nın İsa’yı diriltmesi (ayet 30) O’nun beden alışını ya da dirilişini belirtebilir. Buradaki muhtemel anlamı, Tanrı’nın O’nu, Kurtarıcı olması için bedende dirilttiğidir. 5:33-37 Böylesine içtenlikle inanmış kişilerin sözleri o kadar etkileyiciydi ki, Yahudi yöneticiler onları öldürmeyi planladılar. Bu önemli zamanda Gamaliel araya girdi. İsrail’in en seçkin Ferisilerinden biri ve Tarsuslu Saul’un öğretmeniydi. Gamaliel’intavsiyesi imanlı olduğunu ya da bunun ötesinde imanlıların tarafını tuttuğunu göstermez. Göstermiş olduğu davranış yalnızca dünyasal bir bilgelikti. Gamaliel, elçiler odadan çıkartıldıktan sonra Yüksek Kurul üyelerine, bu hareketin Tanrı’dan olmadığı takdirde kısa sürede yok olacağını anımsattı. Bu konuda iki örnek sundu:
5:38,39 Eğer Hıristiyanlık (İsa Mesih inancı) Tanrı’dan değilse, en uygunu bu insanları rahat bırakmaktı. O zaman bu eylem insan işiyse kısa sürede yok olup gidecekti. Onunla savaşmak eylemin sürme kararlılığını arttıracaktı (Bu görüş tamamen doğru değildir. Asırlardır birçok tanrısız kurum gelişmektedir. Aslında gerçekten çok taraftar kazanmışlardır. Ancak, insan için uygun olan zamanda olmasa bile, Tanrı’nın öngördüğü zamanda olacağı görüşü doğrudur). Gamaliel, öte yandan, şöyle devam etti: Eğer bu hareket Tanrı’nın işiyse onu yok edemeyecekler ve üstelik kendilerini Tanrı’ya karşı savaşır durumda bulacaklardı. 5:40 Bu mantık yöneticilerin hoşuna gitti. Bu nedenle elçileri çağırtıp kamçılattılar veİsa’nın adından söz etmemelerini buyurduktan sonra salıverdiler. Kamçılatma eylemi haksızlıktı ve oldukça da saçmaydı. Bu olay Tanrı’nın gerçeğine karşı bağnaz yüreklerin mantıksız tepkisidir. 1 Kamçılatmayı izleyen buyruk da, saçma ve değersizdi; elçilere İsa’nın adıyla ilgili olarak sessiz kalmalarını buyurmakla güneşe parlamamasını emretmek aynı şeydi! 5:41,42 Kamçılanma zulmünün elçiler üzerinde iki olumlu etkisi oldu. Birincisi, sevdikleri ad2uğruna hakarete layık görülmeleri onlarda derin bir sevinç yarattı. İkincisi ise, hizmetlerine yenilenmiş bir gayret ve azimle geri döndüler; her gün tapınakta ve evlerde Mesih İsa hakkında ders verip müjdeyi vaaz ettiler. Böylece Şeytan bir kez daha kendisini mat etti. İMANLI VE HÜKÜMET ÜZERİNE ARASÖZİlk imanlıların müjdeyi duyururken hükümet yetkililerinden, özellikle o zaman sivil yaşamda üst derecede yetkiye sahip dini önderlerden gelen muhalefetle karşılaşmaları kaçınılmazdı. İmanlılar bunun için hazırlıklıydılar. Bu duruma ağır başlılık ve asaletle tepki gösterdiler. Genel politikaları yöneticilerine, –Tanrı tarafından atanmış ve halk yararına hizmet için Tanrı’nın hizmetçileri olan yöneticilerine– saygı duymak ve itaat etmekti. Bu nedenle Pavlus bilmeden başkâhini azarlayıp hesap vermeye çağrıldığında, Mısır’dan Çıkış 22:28’den alıntı yaparak hemen özür diledi: “Halkının hiçbir önderini kötüleme” (Elç.23:5). Ne var ki, insan yapısı yasalar Tanrı’nın buyruklarına dolaşıp takılınca, imanlıların tutumu, hükümete itaatsizlik ve bu itaatsizliğin getirdiği sonuçlara katlanmak oldu. Örneğin, Petrus’la Yuhanna’ya müjdeyi vaaz etmeleri yasaklandığında şu karşılığı verdiler: “Tanrı’nın önünde, Tanrı’nın sözü yerine sizinkini dinlemek doğru mudur, siz kendiniz karar verin. Biz gördüklerimizi ve işittiklerimizi anlatmadan edemeyiz” (4:19, 20). Petrus’la elçiler, Mesih’in Adını öğretmeye devam ettikleri için mahkemeye çıkarıldıklarında, Petrus, “İnsanlardan çok, Tanrı’nın sözünü dinlemek gerek” dedi (5:29). Hükümeti düşürme çabalarına katıldıklarına ya da katılacaklarına ilişkin hiç bir ima yoktur. Baskı ve zulme rağmen sadece yöneticilerin iyiliğini dilediler (26:29). Ancak, hükümete hoş görünmek için de hiçbir sahtekârlığa boyun eğmeyeceklerini belirtmemize herhalde gerek yok. Örneğin vali Feliks, Pavlus’tan rüşvet almayı boş yere bekledi (24:26). Vatandaşlık haklarını kullanmalarının aldıkları iman çağrısına aykırı olmadığını düşündüler (16:37; 21:39; 22:25-28; 23:17-21; 25:10,11). Buna rağmen kendileri bu dünyanın politikasına karışmadılar. Neden? Hiçbir açıklama verilmiyor. Tek bir amaçları vardı: Mesih’in müjdesini insanlara duyurmak. Kendilerini bu göreve ilgilerini bölmeksizin verdiler. Müjdenin insanın sorunlarına yanıt olduğuna inanmış olmalılar. Bu inanç onlarda o kadar güçlüydü ki, politika gibi ikincil yaklaşımlarla doyum sağlayamazlardı. |
Kutsal Kitap
1 Hananya adında bir adam, karısı Safira’nın onayıyla bir mülk sattı, paranın bir kısmını kendine saklayarak gerisini getirip elçilerin buyruğuna verdi. Karısının da olup bitenlerden haberi vardı. |
1.Ryrie dövmenin (kamçılatmanın) Yüksek Kurul’un daha önceki buyruğuna itaatsizlikten dolayı uygulanmış olabileceğini (Yasa’nın Tekrarı 25:2,3) ileri sürer.
2.Buradaki geleneksel elyazmalarında dikkat çeken üç çeviri vardır: TR: “O’nun adı”; NU: “ad”; M: “İsa’nın adı.”