
Luka Bölüm 5 | ||
D. Başkalarını Eğiterek Gelen Güç: Öğrencilerin Çağırılması (5:1-11)5:1-11 Petrus’un çağırılışını anlatan bu basit metinde birkaç önemli ders ortaya çıkmaktadır:
E. Cüzam Üzerindeki Güç (5:12-16)5:12 Doktor Luka bu adamın her yanının cüzamla kaplanmış olduğunu özellikle vurguluyor. İnsan açısından bakılacak olunduğunda, hastalık çok ilerlemişti ve durum tamamen ümitsizdi. Cüzamlı hastanın sahip olduğu iman gerçekten dikkate değer. Şöyle dedi: “Beni temiz kılabilirsin!” Bu hasta bu sözleri dünya üzerinde bir başka kişiye söyleyemezdi. Nitekim bu adam Rab’bin taşıdığı güç ve yetkiye tam anlamıyla güveniyordu. Cüzamlının, “Eğer istersen…” demesi, onun İsa’nın isteyip istemeyeceğinden herhangi bir şüphesi olduğu anlamına gelmez. Tam tersine, burada kendisinin iyileşmeye hiç hakkı olmadığını söyleyen bir zavallı olarak geliyor ve kendisini tamamen Tanrı’nın merhametine ve lütfuna bırakıyor. 5:13 Cüzamlı bir hastaya dokunmak, tıp açısından tehlikeli, din açısından kirletici, toplumsal açıdan da aşağılayıcı bir şeydi. Ama Kurtarıcımız herhangi bir açıdan kirlenmedi. Bunun yerine hastanın vücudunu hastalıktan özgür kıldı. Bu iyileşme zamanla ve yavaş yavaş olmadı. Çünkü, adam hemen o anda cüzamdan kurtuldu. Bu ümitsiz ve hiç kimsenin yardım edemeyeceği cüzamlının bir anda iyileşip bütünüyle sağlığına kavuşmasının onda yaratmış olduğu sevinci bir düşünün! 5:14 İsa ona, bundan hiç kimseye söz etmemesini buyurdu. İsa, insanların çevresinde sırf meraklarını gidermek için toplanmasını ya da kendisini kral yapmak isteyen bazı kimselerin herhangi bir kargaşaya yol açmalarını istemiyordu. Bunun yerine cüzamlıya, kâhine gitmesini, cüzamdan temizlendiğini herkese kanıtlamak için Musa’nın buyurduğu adakları sunmasını söyledi (bkz. Lev.14:4). Tanrı’ya sunulan adakların her biri Mesih ile yakından ilgiliydi. Cüzamlıyı muayene edip hastalığın tamamen geçip geçmediğine karar vermek, kâhinin görevlerinden biriydi. Kâhinin kendisi hastalığı iyileştiremez, sadece hastalığın iyileştiğini ilân edebilirdi. Bu kâhin bir cüzamlının iyileştiğini daha önce belki hiç görmemişti. Olayı zihnimizde canlandıracak olursak, bunun çok muazzam bir olay olduğunu görebiliriz. Bu şifa karşısında kâhin, Mesih’in sonunda yeryüzüne geldiğini anlamış olmalıydı. Bu da diğer bütün kâhinlere karşı etkili bir tanıklık olabilirdi. Ama yürekleri imansızlıkla dolu olduğu için Mesih’in varlığının farkına bile varamadılar. 5:15-16 Mucizenin halka duyurulmaması yönünde Rab’bin verdiği uyarıya rağmen, olayla ilgili haberler kısa bir zamanda etrafa yayılmış, şifa bulmak için çok sayıda insan O’na gelmeye başlamıştı. İsa dua edebilmek için sık sık ıssız yerlere çekiliyordu. Kurtarıcımız bir dua adamıydı. O’nu İnsanoğlu olarak tanıtan Luka kitapçığının, İsa’nın dua hayatı üzerinde diğer İncil yazılarından daha çok söz eder olması, yerinde ve uygundur. F. Felç Üzerindeki Güç (5:17-26)5:17 İsa’nın yaptığı hizmetlerle ilgili haberler yayıldıkça, Ferisilerle Kutsal Yasa öğretmenleri bundan git gide rahatsız olmaya başlamışlardı. Bu kısımda onların Celile’de, İsa’ya karşı kullanabilecekleri delilleri toplamak için bir araya geldiklerini görüyoruz. Rab’bin hasta kimseleri iyileştirici gücü İsadaydı. Gerçekten İsa’da her zaman şifa gücü bulunmaktaydı, ama her zaman şartlar uygun olmuyordu. Örneğin Nasıra’da Rab çok fazla mucize yapmamıştı, çünkü halk iman etmiyordu (Mat.13:58). 5:18-19 Dört kişi tarafından taşınan felçli bir hasta, yatağıyla birlikte İsa’nın öğretişte bulunduğu eve getirilmişti. Evin önünde toplanan kalabalıktan ötürü onu içeriye sokamadılar. Bu nedenle evin damına çıkıp kiremitler arasından adamı yatağıyla birlikte İsa’nın önüne indirdiler. 5:20-21 Dikkati böyle bir duruma çekilebilmesi için bunca güçlüğe dayanan iman, İsa’nın gözünden kaçmamıştı. İsa onların, yani dört adamla felçlinin imanını görünce, felçli adama şöyle dedi: “Dostum, günahların bağışlandı!” Daha önce hiç duymadıkları bu sözler, orada bulunan Yazıcılarla Ferisileri bir anda ayağa kaldırdı. Çünkü onlar günahların Tanrı’dan başka hiç kimse tarafından bağışlanamayacağını biliyorlardı. İsa’nın Tanrılığını kabul etmek istemediklerinden, O’nu küfretmekle suçlamayı yeğlediler. 5:22-23 Bunun üzerine Rab onların neye kafa yorduklarını bildiğinden, onlara insanların günahlarını gerçekten bağışlayabildiğini kanıtlamaya başladı. İlkin onlara, “Hangisi daha kolaydır?” diye sordu. ‘Günahların bağışlandı’ demek mi, yoksa ‘Kalk, yürü’ demek mi? Bir yerde bu sözü söylemek çok kolay bir şey. Oysa bu söylenenleri yapabilmek tamamen başka bir şeydi. Çünkü her iki söz de insan açısından yapılması mümkün olmayan şeylerdi. Burada belirtilmek istenen şudur: “Günahların bağışlandı” demek, o kişinin bağışlanıp bağışlanmadığı hiçbir yolla bilinmeyeceği için, çok kolay bir şeydir. Ama “Kalk ve yürü” demek daha da cesaret isteyen bir olaydır. Çünkü o kişinin iyileşip ayağa kalktığını ya da kalkmadığını görmek daha kolay olacaktı. Ferisiler adamın günahlarının bağışlandığını göremediler, bu nedenle de inanmak istemediler. İsa, adamın günahlarını gerçekten bağışlamış olduğunu gösteren ve onların kolayca görebileceği bir mucize gerçekleştirdi. Felçliye yürümek için gerek duyduğu fiziksel gücü verdi. 5:24 İnsanoğlu’nun yeryüzünde günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu bilesiniz diye… Burada geçen ‘İnsanoğlu’ terimi Rab’bin mükemmel insanlığını dile getirir. Bir anlamda hepimiz insanoğullarıyız, ama İsa’ya söylenen “İnsanoğlu” terimi, yaşamış olan diğer bütün insanlardan ayrı olduğunu göstermek için söylenmektedir. Bu terim Tanrı’nın, İsa’yı İnsan olarak nasıl değerlendirdiğini gösterir. Buna göre İsa, İnsanoğlu olarak mükemmel bir şekilde yaşayan, elem çeken, ölen, ölümü yenen ve evreni yönetmekle görevlendirilen mükemmel Kişi’dir. 5:25 Adam, İsa’nın sözleri üzerine onların gözü önünde yattığı yatağı kaldırdı ve Tanrı’yı yücelterek evine gitti. 5:26 Bunun üzerine bütün halk şaşkına döndü. Korku içinde, “Bugün şaşılacak işler gördük!” diyerek Tanrı’yı yücelttiler. O gün günahlı bir adamın günahlarının bağışlandığını ve bunun kanıtlanması için yapılan mucizeyi görmüşlerdi. V. İNSANOĞLU HİZMETİNİ AÇIKLIYOR (5:27 – 6:49)A. Levi’nin Çağırılışı (5:27-28)Levi, Roma yönetimi hesabına çalışan Yahudi bir vergi görevlisiydi. Bu tür vergi görevlilerini diğer Yahudiler hiç sevmezlerdi. Çünkü bunlar sadece Roma yararına çalışmakla kalmazlar, aynı zamanda haksız bir şekilde halktan gereğinden fazla vergi alırlardı. Bir gün Levi işinin başında çalışırken, İsa oradan geçiyordu. Durup Levi’ye baktı, ona işini bırakıp Kendisini izlemesini söyledi. O da şaşırtıcı bir şekilde her şeyi bırakıp İsa’nın ardından gitti. Levi’nin vermiş olduğu bu basit karardan ortaya çıkan bereketleri şöyle bir düşünelim bakalım. Levi, aynı zamanda ‘Matta’ diye bilinen kişiydi. Daha sonra Matta, İncil bölümleri arasında Kendi adıyla bilinen bölümün yazarı olacaktı. Rab’bin çağrısını duyup peşinden gitmeye değer. B. İnsanoğlu Niçin Günahkârları Çağırıyor? (5:29-32)5:29-30 Levi’nin evinde gösterişli bir şölen düzenlemekle üç şey amaçlamış olduğu düşünülmektedir. Rab’be gereken saygınlığı göstermek, tövbe edip yenilendiğini halka göstermek, dost ve yakınlarını İsa’yla tanıştırmak. Yahudilerin birçoğu, vergi görevlileriyle birlikte asla yemek yemezdi. İsa ise vergi görevlisi ve günahkârlarla birlikte yemek yiyordu. Tabii, İsa bunu günahkârların günahını onaylamak ya da Kendi tanıklığından herhangi bir ödün vermek için değil, o kimseleri eğitmek, azarlamak ve bereketlemek için yapıyordu. Ferisiler 1 ile onların din bilginleri İsa’yı, toplumda yüzkarası sayılan bu düşük insanlarla bulunduğu ve onlarla birlikte yemek yediği için kınamaya ve eleştirmeye başladılar. 5:31 İsa, onları bu davranışlarının yeryüzüne geliş amacına mükemmel bir şekilde uygun olduğunu belirterek yanıtladı. Sağlam kimselerin değil, hastaların doktora ihtiyacı vardır. 5:32 Ferisiler kendilerinin doğru olduğuna inanırlar, hayatlarındaki günahı ve asıl gerek duydukları derin şeyleri hissetmezlerdi. Bu nedenle de Büyük Doktor’un hizmetlerinden yararlanamıyorlardı. Ama bu vergi görevlileriyle günahkârlar kendi günahlarının farkına vararak günahlarından kurtulma ihtiyacını hissetmişlerdi. Kurtarıcı zaten bu tür kimseler için gelmiştir. Aslında Ferisiler doğru, ya da eski deyimiyle “salih” değildiler. Vergi görevlilerinin kurtulmaya ihtiyaçları olduğu kadar, onların da kurtulmaya ihtiyaçları vardı. Ne var ki bunlar kendilerinin günahkâr olduklarını ve suçluluklarını bir türlü kabullenmek istemiyorlardı. Bu nedenle de Doktor’u, çok hasta olan kimselere gitmekle suçladılar. C. İsa’nın, Öğrencilerinin Oruç Tutmamasına İlişkin Açıklaması (5:33-35)5:33 Ferisilerin uygulamaya koydukları bir sonraki taktik, İsa’yı oruç tutma gelenekleri konusunda sorguya çekmekti. Çünkü Yahya’nın öğrencileri hocalarının dünya işlerinden uzak ruhsal hayatını kendilerine örnek almaktaydılar. Ferisilerin öğrencileri de çeşitli biçimlerde oruç tutarlardı. Ama İsa’nın öğrencileri hiç oruç tutmuyordu. Acaba neden tutmuyorlardı? 5:34-35 Rab, onların bu sorusuna cevap vererek, Kendisi onların arasında bulunduğu sürece onlardan hiç birisinin oruç tutmak zorunda olmadığını bildirdi. Çünkü güvey aralarında olduğu sürece davetlilere oruç tutturamazsınız. Güvey ile birlikte sevinip eğlenmektedirler. Ama İsa onların arasından çeşitli baskı ve zorlamalarla alındıktan ve öldürüldükten sonra, onlar üzüntülerinin bir göstergesi olarak oruç tutacaklardı. Ç. Yeni Çağla İlgili Üç Benzetme (5:36-39)5:36 Bundan sonra İsa yeni bir çağ başladığını ve yeni ile eski şeylerin karıştırılmamasını öğreten üç benzetme anlattı. Birinci benzetmede geçen eski giysi, İsa’ya kadar geçerli olan şeriat çağını; yeni giysi ise İsa’yla birlikte başlayan lütuf çağını simgeler. Şeriat ile lütuf yan yana bulunamaz. Şeriat ile lütfu birleştirmeye kalkışmak, bunların her ikisini de işe yaramaz bir hale getirmek demektir. Yeni bir giysiden yırtılan bir parça bu giysiyi yırtmış ve bozmuş olduğu gibi, bu giysiden koparılan yama da, görünüş ya da dayanıklılık açısından eskisine uymaz. J.N. Darby bu noktayı şöyle yorumluyor: “İsa, Mesih İnancını Musevilikle birleştirmeyi hiç düşünmemiştir. Beden ile şeriat belki yan yana gidebilirler, ama lütuf ile şeriatı ve Tanrı’nın doğruluğuyla insanın doğruluğunu asla birleştiremezsiniz!” 5:37-38 İkinci benzetme, yeni şarabı eski tulumlara doldurmak gibi bir akılsızlığı gösterir. Yeni şarabın mayalanma süreci tulumu zorlayan bir basıncın ortaya çıkmasına yol açar. Bunun sonucunda da eski ve esneyemez hale gelmiş olan tulumlar şarabı taşıyamayacak bir duruma gelerek patlarlar: Şarap dökülür ve tulumlar mahvolur. Museviliğin çağdışı kalmış dinsel gelenek, görenek ve ibadet biçimleri, yeni başlayan Mesih İnancı çağının sevincini, coşkunluğunu ve gücünü tutamayacak kadar dayanıksız bir durumdadır. Yeni şarap, bu bölümde, felçli adamı İsa’ya getiren dört adamın uyguladığı ve daha önce hiç kimse tarafından uygulanmamış bir yöntemde görülmektedir. Yine bu, Levi’nin yenilenmesi ve gayretli bir şekilde hizmet etmesinde görülmektedir. Eski tulumlar, Ferisilerin soğuk şekilciliğini ve bayatlığını simgeler. 5:39 Üçüncü benzetme, hiç kimsenin eski şarabı içtikten sonra yenisini istemediğini anlatmaktadır. Çünkü eskisi güzeldir. Bu benzetme bize, insanın eski alışkılarını yenileri uğruna bırakmasında gösterdiği isteksizliği anlatır. Onlar Museviliği bırakıp Mesih İnancı’na gelmek, şeriatı bırakıp Rab’bin lütfuna yaklaşmak ve gölgeleri bırakıp elle tutulan gerçeklere sarılmak konularında tamamen isteksizdiler. |
Kutsal Kitap
1 Halk, Ginnesar Gölü’nün kıyısında duran İsa’nın çevresini sarmış, Tanrı’nın sözünü dinliyordu. |
1.NU metni bunu Ferisi konumunda bulunan yazıcılar anlamında “Ferisiler ve yazıcılar” olarak tanımlamaktadır.