
Matta Bölüm 22 | ||
G. Düğün Şöleni Benzetmesi (22:1-14)22:1-6 İsa başkâhinleri ve Ferisileri bırakmadı. Düğün şöleni benzetmesinde, kayrılan İsrail’i bir kenara bırakılmış olarak, hor görülen diğer ulusları ise masadaki konuklar olarak resmetti. Göklerin Egemenliğini oğlu için düğün şöleni hazırlayan bir krala benzetti. Davetiye iki basamaklıydı. İlk olarak, kölelerin bizzat ilettikleri ve kesin bir şekilde reddedilen ilk davetiye. İkinci davetiye şölenin hazır olduğunu ilân etti. Tarlaları ve ticaretleriyle çok meşgul olan bazıları bu davetiyeyi hor gördüler, bazıları da şiddete başvurarak kralın kölelerini yakaladılar, hırpaladılar ve öldürdüler. 22:7-10 Kral o kadar öfkelendi ki, katilleri yok etti ve kentlerini ateşe verdi. İlk konuk listesini yırttıktan sonra gelecek olan herkese genel bir davetiye yayınladı. Bu defa düğün yerinde hiç boş yer yoktu. 22:11-13 Ne var ki, konukların arasında düğün elbisesi giymemiş bir adam vardı. Orada olmak için giysisinin uygun olmadığı söylendiğinde dili tutuldu. Kral onun ağlayış ve diş gıcırtısının olacağı karanlığa atılmasını emretti. 13’üncü ayetteki uşaklar 3’üncü ayetteki köleler değildir. 22:14 Rabbimiz benzetmeyi, “Çünkü çağrılanlar çok, ama seçilenler azdır” sözleriyle sonlandırdı. Benzetmenin anlamına gelince, kral Tanrı’dır ve Oğlu da Rab İsa’dır. Düğün şöleni, Göklerin Egemenliğini karakterize eden bayram sevincinin uygun bir tanımlamasıdır. Bu benzetmede kiliseyi (topluluğu) Mesih’in gelini olarak tanıtma, resmi gereksiz olarak karmaşık hale getirir. Esas düşünce İsrail’i bir kenara koymaktır; belli bir çağrı ve kilisenin geleceği değildir. Davetiyenin ilk basamağı, Vaftizci Yahya ve on iki öğrenciyi sıcak bir biçimde İsrail’i düğün şölenine davet ederken resmeder. Ama ulus, davetiyeyi kabul etmeyi reddetti. “Davetliler gelmek istememiş” (3’üncü ayet) sözleri, en kritik devre olan çarmıhta dramatize edilmişti. Davetiyenin ikinci basamağı, Elçilerin İşleri bölümünde Yahudilere müjdenin duyuruluşunu akla getirir. Bazıları bildiriyi hor gördü. Bazıları habercilere şiddetle yaklaştı (davrandı); öğrencilerin çoğu da şehit edildi. Kral haklı olarak İsrail’e öfkelendi, “ordularını” yani Titus ve onun Roma tümenini Kudüs’ü ve halkının çoğunu M.S. 70’de yok etmek için gönderdi. Bir bakıma onlar “O’nun ordusuydu” ki, İsrail’i cezalandırmak için onları aracı olarak kullandı. Onlar O’nu kişisel olarak tanımamış olsalar bile resmen O’nundular. Şimdi İsrail ulus olarak bir kenardadır ve Müjde, bütün saygınlık derecesindeki diğer uluslara duyuruluyor (Elç.13:45-46; 28:28). Ama gelen her bireyin gerçekliği sınanır. Düğün elbisesi olmayan adam, egemenlik için hazır olduğunu söyleyen, ama Rab İsa Mesih aracılığıyla Tanrı’nın doğruluğunu hiçbir zaman giyinmemiş kişidir (2Ko.5:21). Aslında adamın düğün elbisesinin olmamasının hiç özürü yoktu (ve yoktur). Ryrie’nin yazdığı gibi, o günlerde elbisesi olmayan davetlilere elbise vermek gelenekti. Adamın verilen elbiseden yararlanmadığı bellidir. Mesih olmadan egemenliğe girme hakkı sorulduğunda, dili tutulur (Rom.3:19). Onun sonu ağlayışın ve diş gıcırtısının olduğu karanlığın dışıdır. Ağlayış, cehennemin elemini belirtir. Bazıları diş gıcırtısının Tanrı’ya karşı devam eden nefret ve isyan anlamına geldiğini ileri sürer. Öyleyse, bu da cehennem ateşinin günahtan temizleme etkisinin olduğu fikrinin yanlış olduğunu gösterir. 14’üncü ayet yalnızca düğün elbisesi olmayan adam olayına değil, tüm benzetmeye işaret eder. Çağrılanlar çok, yani müjde davetiyesi birçok kişiye gidiyor. Ama seçilenler azdır. Bazıları, taraftar olduğunu söyleyenler bile davetiyeyi reddediyor, bazılarının da sahtekâr oldukları açığa çıkıyor. Müjdeyi kabul eden herkes seçilmiştir. Bir kişinin seçilmiş olup olmadığını söyleyebileceği tek yol, Rab İsa Mesih ile ne yaptığıdır. Jennings’nin söylediği gibi, “Herkes şölene zevk alması için çağrılır, ama herkes şölene uyan giysiyi Sağlayana güvenmekte istekli değildir.” Ğ. Sezar’a Ve Tanrı’ya Ödeme (22:15-22)22’nci bölüm Tanrı’nın Oğlu’nu tuzağa düşürmek için gönderilen üç ayrı temsilciler kurulunun girişimlerini kaydeden, sorulardan oluşan bir bölümdür. 22:15-16 Ferisiler ve Hirodes yanlılarının bir girişimini burada görürüz. Birbirine düşman olan bu iki grubu kısa bir süreliğine Kurtarıcı’ya olan ortak nefretleri bir araya getirdi. Amaçları Mesih’i tehlikeli sonuçları olan siyasal bir demeç vermesi için tuzağa düşürmekti. Sezar’a bağlılık konusunda bölünmüş olan Yahudilerden yararlanmaya çalıştılar. Bazıları Yahudi olmayan imparatora boyun eğmeye hararetle karşı koydu. Bazıları da, Hirodes yanlıları gibi, daha hoş görülü bir davranışı benimsedi. 22:17 İlk önce O’nun karakterinin saflığı, dürüstlüğü ve korkusuzluğu üzerine ikiyüzlü bir şekilde iltifat ettiler. Sonra da şaşırtıcı soruyu soruverdiler: “Sezar’a vergi vermek Kutsal Yasa’ya uygun mu, değil mi?” Eğer İsa “Hayır” deseydi, yalnızca Hirodes yanlılarını aleyhine çevirmekle kalmayıp Roma hükümetine karşı isyan etmekle suçlanacaktı. Ferisiler de O’nu ellerine geçirmiş olacaklardı ve suçlayacaklardı. “Evet” deseydi, Yahudilerin yoğun milliyetçi ruhlarına takılacaktı. Sıradan insanların desteğini kaybedecekti ki, onların desteği bu zamana kadar liderlerin O’nu sindirme gayretlerini engelledi. 22:18-19 İsa onları açıkça kendisini tuzağa düşürmeye çalıştıkları için ikiyüzlüler olarak suçladı. Sonra da Roma hükümetine vergi ödemek için kullanılan para olan bir dinarı kendisine göstermelerini söyledi. Yahudilerin paranın üstünde gördükleri Sezar’ın resmi ve unvanı onlara her seferinde Yahudi olmayan yetkinin ve verginin altında olduklarını hatırlatan can sıkıcı bir şeydi. Dinar Roma’ya bağlılıklarının günahlarının sonucu olduğunu onlara anımsatmalıydı. Yehova’ya sadık olsalardı, Sezar’a vergi ödeme sorusu hiçbir zaman ortaya atılmayacaktı. 22:20-21 İsa onlara, “Bu resim, bu yazı kimin?” diye sordu. “Sezar’ın” demek zorunda kaldılar. O zaman Rab onlara, “Öyleyse Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrı’nın hakkını da Tanrı’ya verin” dedi. Soruları kendi aleyhlerine döndü. Sezar’a vergi verme sorusunda İsa’yı tuzağa düşürmeyi umut etmişlerdi. İsa Tanrı’ya vergi verme konusundaki başarısızlıklarını ortaya çıkardı. Sıkıcı olmasına rağmen, Sezar’a hakkını verdiler, ama yaşamlarında Tanrı’nın isteklerine aldırmadılar. Tanrı’nın varlığının öz görünümü önlerinde duruyordu (İbr.1:3). Onlar İsa’ya hakkı olan yeri vermede başarısız oldular. İsa’nın verdiği karşılık inanlının çifte vatandaşlığının olduğunu gösterir. Hükümetine itaat etmek ve maddi yardımda bulunmakla sorumludur. Yöneticilerden ne kötü bir şekilde söz etmelidir ne de hükümetini devirmeye çalışmalıdır. Yetkili yerlerde olanlar için dua etmelidir. Cennetin vatandaşı olarak da Tanrı’ya itaat etme sorumluluğu vardır. İkisi arasında bir çelişki olursa, inanlının ilk bağlılığı Tanrı’ya olmalıdır (Elç.5:29). Çoğumuz 21’inci ayeti söylerken Sezar’ın olduğu kısmı vurgularız ve Tanrı ile ilgili kısmı atlayarak geçeriz, ki İsa burada Ferisileri tam anlamıyla bu hatalarından dolayı şiddetle eleştirdi. 22:22 Ferisiler O’nun yanıtını duyunca, yenildiklerini anladılar. Yapabilecekleri tek şey şaşırmak ve oradan ayrılmaktı. H. Sadukiler ve Diriliş Bilmeceleri (22:23-33)22:23-24 Daha önce söz edildiği gibi, Sadukiler bedenin dirilişini, meleklerin varlığını ve mucizeleri yadsıyan, o zamanın liberal ilâhiyatçılarıydılar. Aslında yalanlamaları onaylamalarından çok daha fazlaydı. Onlardan bir grup, diriliş düşüncesini gülünç göstermek için düzenlenmiş bir hikayeyle İsa’ya geldiler. O’na, ölmüş adamın karısı ile ölünün kardeşinin ya da en yakın akrabanın evlenme mecburiyetiyle ilgili yasayı hatırlattılar (Tes.25:5). O yasaya göre eğer bir İsrailli, çocuk sahibi olmadan ölürse, kardeşi İsrail’de ailenin ismini ve ailenin mirasını korumak için onun dul kalan karısıyla evlenmek zorundaydı. 22:25-28 Konu, kocasını kaybeden ve onun kardeşlerinden biriyle evlenen kadınla ilgiliydi. İkinci kardeş de ölünce, üçüncüsüyle evlendi ve bu yedinciye kadar hep böyle sürdü. Sonunda kadın da öldü. Sonra da kendisi diriliş olan İsa’yı (Yu.11:25) aşağılamak için düzenledikleri soruyu sordular: “Buna göre diriliş günü kadın bu yedi kardeşten hangisinin karısı olacak? Çünkü hepsi de onunla evlendi.” 22:29 Esasında, diriliş düşüncesinin başa çıkılmaz bir sorun yarattığını ve dolayısıyla mantıklı olmadığını, bu nedenle de gerçek olamayacağını tartıştılar. İsa, sorunun doktrinde değil, onların kafasında olduğunu söyledi; Kutsal Yazılar ve Tanrı’nın gücü konusunda bilgisizdiler. Her şeyden önce, Kutsal Yazılar konusunda cahildiler. Kutsal Kitap hiçbir zaman karıkoca ilişkisinin cennette devam edeceğini söylemez. Erkek erkek olarak ve kadın da kadın olarak tanınabilecekken, melek gibi olacaklar, yani ne evlenecekler ne de evlendirilecekler. İkinci olarak da Tanrı’nın gücü konusunda cahildiler. İnsanı topraktan yaratabildiyse, ölmüş olanları topraktan diriltip görkemli bedenlere kolayca döndüremez miydi? 22:30-32 O zaman Rab İsa, dirilişin mutlak bir gereksinim olduğunu göstermek için Kutsal Kitap’taki inandırıcı kanıtları öne çıkardı. Çıkış 3:6’da Tanrı kendisinden İbrahim’in Tanrısı… İshak; ve… Yakup’un Tanrısı olarak bahseder. Bununla beraber İsa, “Tanrı ölülerin değil, yaşayanların Tanrısıdır” diye belirtir. Tanrı bu kişilerle antlaşmalar yaptı, ama onlar antlaşmalar yerine gelmeden önce öldüler. Tanrı kendisinden bedenleri mezarda olan bu kişilerin Tanrısı olarak nasıl söz edebilir? O, çoktan ölmüş insanlara verilen sözü tutup yerine getirmek konusunda nasıl başarısız olabilirdi? Yalnızca bir yanıt vardır: Diriliş. 22:33 Halkın O’nun öğretişine şaşıp kalmasını yadırgamamak gerek; biz de şaşıp kalıyoruz! I. En Büyük Buyruk (22:34-40)22:34-36 Ferisiler, İsa’nın muhalif kişileri (Sadukileri) susturduğunu duyunca, O’nunla görüşmeye geldiler. Sözcüleri, bir Kutsal Yasa uzmanı, İsa’ya Kutsal Yasa’daki en önemli buyruğu seçmesini söyledi. 22:37-38 Rab İsa yetkin bir biçimde ilk ve en büyük buyruk olarak insanın Tanrı’ya olan yükümlülüğünü özetledi. “Tanrın olan Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla sev.” Markos, “ve bütün gücünle” ifadesini de (Mar.12:30) eklemiştir. Bu, insanın ilk yükümlülüğünün Tanrı’yı bütün benliğiyle sevmesi gerektiği anlamına gelir. Belirtilmiş olduğu gibi; yürek duygusal doğayı, can iradeye ait doğayı, akıl entelektüel doğayı ve güç de fiziksel doğayı düşündürür. 22:39-40 Sonra İsa kişinin ikinci sorumluluğunun da komşusunu kendisi gibi sevmesi olduğunu ekledi. Barnes şöyle der: “Tanrı’ya ve insana olan sevgi tüm dini kapsar: Bunu sağlamak da Musa’nın, peygamberlerin, Kurtarıcı’nın ve elçilerin amacı olmuştur.” Sık sık “Komşunu kendin gibi sev” sözünü derinden düşünmeliyiz. Kendimizi ne kadar çok sevdiğimizi, faaliyetlerimizin ne kadarının benliğin bakımı ve tesellisinde odaklaştığını düşünmeliyiz. Daha sonra da bu sevgiyi komşularımıza yağdırdığımızda ne olacağını gözümüzde canlandırmaya çalışmalıyız. Böyle bir davranış doğal değildir; doğaüstü bir şeydir. Yalnızca yeniden doğmuş olanlar bunu yapabilir. İ. Davut’un Oğlu Davut’un Rab’bi (22:41-46)22:41-42 Ferisiler hâlâ İsa’nın Kutsal Yasa uzmanlarına verdiği yanıtın korkusu içindeyken, İsa onları tahrik edici bir sorunla karşı karşıya bıraktı: “Mesih’le ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? O, kimin oğludur?” Ferisilerin çoğu İsa’nın Mesih olduğuna inanmıyordu, hâlâ Mesih’i bekliyorlardı. Bundan dolayı İsa onlara, “Benimle ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?” diye sormuyordu (tabii ki, bu soru O’nu da kapsıyordu) Genel olarak Mesih göründüğünde O’nun kimin Oğlu olacağını soruyordu. Mesih’in Davut soyundan olacağını söyleyerek doğru bir yanıt verdiler. 22:43-44 Rab İsa Mezmurlar 110:1’deki Davut’un sözlerini aktardı: “RAB Rabbime dedi ki, Ben düşmanlarını senin ayaklarının altına serinceye dek sağımda otur.” “Rab” sözcüğünün ilk kullanımı (RAB = Yahve) Baba Tanrı’yı ve ikincisi (Rab = Adonay) de Mesih’i belirtir. Bu nedenle Davut Mesih’ten Rab’bi olarak bahsetti. 22:45 Sonra İsa onları şu soruyla şaşırttı. “Davut O’ndan ‘Rab’ diye söz ettiğine göre, O nasıl Davut’un Oğlu olur?” Yanıt ise Mesih’in hem Davut’un Rab’bi hem de Davut’un Oğlu olmasıdır: Hem Tanrı hem de İnsan. Tanrı olarak Davut’un Rabbidir; İnsan olarak da Davut’un Oğlu’dur. Ferisiler öğrenmeye hevesli olsalardı, İsa’nın Mesih olduğunu, Meryem’in soyundan Davut’un Oğlu ve sözleriyle, işleriyle, yollarıyla kendini açıklayan Tanrı Oğlu olduğunu anlayacaklardı. 22:46 Ama onlar görmeyi reddetti. O’nun bilgeliğinden ötürü bütünüyle şaşırmışlardı; sorularıyla O’nu tuzağa düşürme işinden vazgeçtiler. Bundan sonra başka bir yöntem kullanacaklardı: Şiddet. |
Kutsal Kitap
1 İsa söz alıp onlara yine benzetmelerle şöyle seslendi: “Göklerin Egemenliği, oğlu için düğün şöleni hazırlayan bir krala benzer. |